Kamu Diplomasisi: İnsani Diplomasi, Küresel örnekler ve Türkiye

İNSANİ DİPLOMASİ
Fatih BAYEZİT

Yazarlar: Alan Henrikson; Jozef Batura, Ahmet Davutoğlu, Mehran Kamrava, Fuat Keyman, Reşat Bayer

Dünya’da Kamu Alanında Niş Diplomasisi: Norveç ve Kanada Örneği, Alan Henrikson

v   Niş diplomasisi ifadesi orta güçte bir devlet olan Avusturya’nın dışişleri bakanı Gareth Evans tarafından icat edilmiştir.
v   Kavram, kaynakların özel bir alana odaklandığı ve doğrudan sonuç alınmasına yönelik yürütülen çalışmaları tanımlamak için kullanılmıştır.
v   Gareth’in bu kavramı, çoğunlukla mantık, ekonomi dili ve çoğunlukla iş sektörüne dayanmaktaydı.
v   Bir ulusun geri dönüş yaratma adına yürüttüğü diplomasi becerisi, öncelikle kendisinin bir siyasi ürünü üzerine odaklanması ve küresel siyaset durumuna göre karar vermesi gereken bir şeydir.
v   Buna göre dışarıda size kazandırmayacak politikaları hem iç hem de dış politikada tercih etmeme durumuna verilen addır.
v   Norveç “İnsani Süpergüç” olma iddiasıyla uluslararası barış çalışmalarına odaklandığı görülmektedir. Denizcilik ve balinacılıkla ilgili suçlamalara maruz kalan ülke bu şekilde dünya siyasetinde etki sahibi olmayı hedeflemektedir.
v   Kanada’nın ABD’nin klasik diplomasisinden sürekli olarak etkilenmesinden ötürü Kanada elçiliğini de kullanarak ABD’de kamu diplomasi faaliyetleri yürümeye başlamıştır.
v   1995’te Kanada dış politikasında bir yenilenmeye gitmiş ve kamu diplomasisini küresel dış politikasının üçüncü sütunu olarak tanımlamıştır.
v   Kanada kara mayınlarının yasaklanmasına ilişkin bir konferans düzenlemiş Aralık 1997’de (Ottowa Süreci) ve böylesine insani bir olayda öne çıkarak kamu diplomasisi ile dış politika ayağını güçlendirmeye çalışmıştır.
v   Ottowa Sürecinde “insani güvenlik” kavramı geliştirilmiştir. (Kanada Dışişleri Bakanı Lloyd Axworthy tarafından)
v   2001 11 Eylül saldırıları ile ABD’nin “war on terror” doktrini Kanada’nın mesajlarının yerini almaya başladı. Bu yüzden uzun dönemli bir Kanada’nın teknolojisi yüksek, kültürel olarak çeşitlilik içeren, dünya ile bağlantılı bir Kanada kimliği tanıtma projesi yerine kısa vadede ve geri dönüşü olan “eğitim ve kültürel ürünler” üzerine odaklanılmıştır.

Arabuluculuk ve Katar Dış Politikası, Mehran Kamrava

v    Katar küçük bir ülke olmasına rağmen son yıllarda Lübnan- Yemen ve Sudan’daki (ayrıca kısmen Filistin, Cibuti ve Eritrea’daki) bölgesel ve iç siyasi krizlere çözüm arayışları adına arabuluculuk rolüne soyunmuştur.
v    Doha’nın barış broker’ı olma adına yürüttüğü niş diplomasisi başarılı olmuştur.
v    Mısır da özellikle Sudan’daki krize “oranın patronu benim” edasıyla el atmış ancak cebi dolu olan ve Sudan’la geçmişi fazla olmayan Katar’ın yürüttüğü Darfur diplomasisi daha başarılı olmuştur.
v    Katar, Yemen’deki Husiler ile Suud hükümeti arasında da arabuluculuk faaliyetleri yürütmektedir.
v    Arabuluculuk aslında süper güçlerin bir yöntemi olarak hayata geçmiştir. ABD’nin Kissinger’in shuttle dipalomacy (mekik diplomasisi) adının verdiği 1973 Arap-İsrail savaşını sona erdirme stratejisi; SSCB’nin 1966 Hint-Pakistan çatışmasını sona erdirmesi)
v    Bazen orta güçler de uluslararası arabuluculuk rollerine bürünmektedirler. Ör: Bruno Kreisky (1970-83) ‘nin Avusturya başbakanı olduğu dönem, Cezayir’in 1981 İran rehine krizindeki rolü, son dönemde Brezilya ve Türkiye’nin (2010) İran nükleer programındaki rolü gibi.
v    Bazen de Norveç gibi küçük ülkeler nadiren de olsa gizli görüşmeler gibi arabulucuk faaliyeti yapmaktadırlar. 1993 Oslo görüşmeleri gibi.
v    Katar’ın arabulucuk amacı da diğerleri gibi küresel arenada parlamak; 17.YY’da Kral 14.Lois’e danışmanlarının dediği gibi arabuluculuk prestij kazandırır ilkesinden hareketle gündeme gelmektir.     
v     Bazen devletler çatışmalardan dolaylı etkilendikleri için çatışmaların sona ermesini isteyebilirler.
v    Arabulucu devletler uluslararası sistemde daha sağlam yer edinmektedirler.
v    Katar’ın tüm bunların yanı sıra bir de branding yani markasal tanıtım amacı güttüğü bilinmektedir. Güvenilir arabulucu, bölgesel diplomatik merkez, bölgesel barış ve istikrar sağlamada tecrübeli ve akil, olgun bir ülke imajı yaratmak amacındadır.
v    Katar’ın arabuluculuk faaliyetlerinin merkezinde gizlilik yatmaktadır.
v    Arabuluculuk Katar’ın ulusal güvenlik politikalarının da bir aracıdır. Nüfusu, ordusu ve toprağı oldukça az olan bir ülkenin arabulucu imajı  bölgesel ve küresel rakiplerine karşı bir kozdur.  

Türkiye: Küreselleşen İnsani Aktör ve Küreselleşmenin Yeni Merkezi mi?, Fuat Keyman, Reşat Bayer (2012)

v    Küresel güvenliği tehdit edecek yeni aktör ve unsurların geliştiği bir dönemde Türkiye, barış ve insani operasyonlarda proaktif ve otonom dış politikası ile dünya siyasetinin önemli aktörlerinden biri olmaktadır.
v    2010’da dünya kamuoyu Türkiye’yi iki önemli uluslararası insani ve barış çerçevesinde gördü;
v     1- Atom Enerjisi Kurumu ile İran’ın nükleer programına ilişkin edindiği pozisyon ve BM Güvenlik Konseyinde İran’a daha fazla yaptırımları veto etmiş ve İran’ın uluslararası denetime açılmasında katkı sunmuştur.
v     2- İHH insani yardım kuruluşunun Gazze’deki insanlık dramına el koymak adına insani yardım filosu oluşturmasıdır.
v    Bu makalede, Türkiye’nin şiddeti azaltma hedefi ve insani yardım faaliyetleri, barış görüşmeleri, arabuluculuk ve barış inşası çabalarına değinilmiştir.
v    Uİ’de Realist algılar güvenlik konsepti üzerine inşa edilmiş ve ulusal güvenlik, vatan savunması gibi kavramlar etrafında inşa edilirken bir de insani güvenlik dediğimiz yurttaşların refahı konusu meseleyi askeri ve stratejik tehditlerin ötesine taşımıştır. Türkiye bu her iki güvenlik kavramını küreselleşmenin çeşitli şekillerinin birbirine iç içe geçtiği bir formatta ele almaktadır.
v    Küresel bir kargaşa vardır. Ekonomik bunalımlar, küresel ısınma, güvenlik gibi. Bunlara cevap vermek her aktörün dış politika hedeflerindendir.
v    Türkiye de Kuzey-Güney, Doğu-Batı aksı içinde proaktif bir insani yardım diplomasisi yürütmektedir.
v    Türkiye’nin geçmişte arabuluculuk girişleri olmuştur. (İran-Irak arasında; Azerbaycan-Ermenistan [gerçekleşmedi], İsmail Cem Filistin, Mısır ve İsrail arasında 2000 yılı ikinci intifada esnasında mekik diplomasisine katılmıştır; ayrıca Kafkaslarda daha fazla rol oynayabileceğine inanılmaktadır.)
v    2003 sonrası birkaç kez İsrail-Suriye; 2006 İsrail-Lübnan; 2005 sonrasında Pakistan; 2005 sonrası Filistin bölgesel yönetimi ve Hamas; ayrıca 2006’da kaçırılan İsrailli askerlerle ilgili olarak yine Hamas ile.
v    2008 yılındaki İsrail’in Gazze saldırısına yönelik Türkiye’nin tepkisinin asıl nedeni yapılan arabulculuk faaliyetlerinin de boşa gitmesi ve Olmert tarafından verilen sözlerin yerine getirilmemesidir.
v    Türkiye’nin 2010’da Türkiye-Brezilya-İran deklarasyonu Güvenlik Konseyince kabul edilmedi. Türkiye İran ile BMGK Daimi Üyeleri arasında arabuluculuk teklif etti.
v    2009’da az duyulan ama başarılı geçen bir başka arabuluculuk ise Bosna-Sırbistan ve Türkiye arasındaki üçlü görüşmelerdir.
v    Bosna’daki çeşitli grupların ayrılıkçı söylemlerini sona erdirme, iç barışın sağlanması adına Bosnalı Sırplarla diyalog için Sırbistan’ı devreye sokma gayesi vardır.  Sonuç olarak Bosna ve Sırbistan’ın karşılıklı büyükelçilik düzeyinde diplomatik ilişkiler geliştirmesi ve aylık görüşmeler yapılması kararı alınmıştır.
v    Süreç sonunda Sırbsitan 1995’teki katliamlardan ötürü Bosna’dan özür dilemiştir. AB ve ABD bu konuda başarısız olmuş ancak Türkiye başarılı olmuştur.

Türkiye’nin İnsani Diplomasisi: Hedefler, Zorluklar ve Başarı Şansı, Ahmet Davutoğlu (2013)

v    Yeni dış politikası sayesinde Türkiye’nin Uİ’deki statüsü artmıştır.
v    Türkiye çok boyutlu, proaktif bir dış politika yürütmeye başlamıştır. Bu süreçte TDP’nin en temel prensiplerinden birisi “insani diplomasidir.”
v    Hızlı akan tarih içinde Türkiye’nin yeni rolü, insani diplomasidir. İnsani diplomasi insani yardım değildir; insanlara dokunmayan, onları odağına almayan diplomasi de değildir.
v    Geniş bir coğrafyada Türkiye ihtiyacı doğmuştur. Türkiye’nin Gazze’de, Myanmar’da ve Somali sokaklarındaki varlığı küresel diplomasi kapasitesini göstermektedir.
v    Bu yeni duruş ile öncelikle krizlere çözüm üretmeye yardımcı olunmakta, ayrıca gönülleri ve vicdanları dolduran sorumluluk duygusu yerine getirilmiş olunmaktadır.
v    1648 sonrası dünya diplomasisinin realist yönü de, 1.DS sonrası Woodrow Wilson’un idealizmi ve onun bir ürünü olan BM ve Milletler Cemiyeti de insan vicdanına dokunamamıştır.
v    Günümüzün ihtiyaçları realist-idealist görüşlerin getirdiği sert güç- yumuşak güç ikileminin ötesinde “insan-odaklı diplomasi”yi gerektirmektedir.
v    Yeni ihtiyaçlar, çevre odaklı enerji politikaları; gıda programları gibi tüm insanlığın geleceği; tüm insanlık onurunu eşit tutulmasıdır.
v    Türkiye böyle bir anlayışın küresel lideri olma iddiasındadır.         
v    İnsani diplomasi GÜÇ ve VİCDAN arasında bir dengeye dayanmaktadır. Bu dengede vicdan var güç yoksa bu zayıflık göstergesidir. Güç var vicdan yoksa bu zalimlik göstergesidir. Ayrıca çeşitli araçlar olması gerekmektedir: bunlar Mogadişu’ya doğrudan uçacak bir havayolu şirketiniz (THY); Kızılay, Tİka vs.
v    Türkiye’nin insani diplomasisinin üç boyutu vardır:
v    1- Türk vatandaşlarını ilgilendiren boyutu: Vize rejimi konusunda dünyanın en liberal ülkesi olmak ve Türklere vizeleri kaldırmaya çalışmak.
v    2- Türkiye’nin kriz bölgelerine insan odaklı tutumu: Dünya’nın neresinde olursa olsun yardıma koşmak. Somali krizinde tam kapasiteli bir elçilik açan ilk ülke Türkiye oldu. Ayrıca çok kanallı bir diplomasi izlenerek hem kamu hem STK yardım kuruluşları bölgeye sevk edildi.
v    3- BM sistemi içerisinde küresel düzeyde insani yardım: BM yapısı içinde tüm üyelerin rızası ile insani diplomasiye küresel bir sahiplik kazandırma hedefidir. Suriye konusundaki oylama mevcut düzenin yetersizliğini göstermiştir. (Türkiye’nin ve Arap Birliği’nin önerisi çoğunluk oylarına rağmen reddedilmiştir.) 
Türkiye’nin Arabuluculuğu, Sahadan Eleştirel Yansımalar, Ahmet Davutoğlu (2013) The Middle East Policy Journal
v    Soğuk Savaş sonrası dönem yeni krizler doğurmuştur: etnik, dini-mezhepsel ayrımcılıklar; önceden askıya alınmış, ayrıca jeopolitik çatışmalar etkin bir arabuluculuk ihtiyacı doğurmuştur.
v    Değişen güvenlik algılarında ulusal güvenlik ve kişilerin güvenliği paradigmaları oluşmuştur.
v    TR krizlerin çözümüne katkı sunacak, etkin arabuluculuk ihtiyacına binaen BM nezdinde Finlandiya ile Arabulucu Dostlar Platformu girişimini başlatmıştır.
v    Türkiye’nin deneyiminden yola çıkılarak başarılı bir arabuluculuğun dört boyutundan bahsedilebilir:

1-      Psikolojik Boyut
a-      Empati
b-      Çözümün olacağına inanç
c-      Ön hazırlık

2-      Entelektüel Boyut
a-      Detayları çalışmak
b-      Vizyon sahibi olmak
c-      Bağlamı anlayabilmek

3-      Ahlaki Boyut
a-      Samimiyet ve dürüstlük
b-      Tarafsızlık

4-      Metodolojik Boyut
a-      Doğru zamanlama
b-      Kapsayıcı yaklaşım
c-      Görüşmelere konsantre olma (P5+1 görüşmelerinin yeterince sık olmadığından bahsediyor)
d-     Dış faktörleri kontrol edebilme

Küçük ve Orta Ölçekli Devletlerde Kamu Diplomasisi: Norveç ve Kanada, Jozef Batura (2005)
·         1990’ların bilgi devrimi ve medya patlaması, küresel çapta olanların iç siyaset tartışmalarına kadar girmesine, devletlerin iç siyasetindeki gelişmelerinde yabancı izleyicilerinin oluşmasına neden olmuştur.
·         Daha önceden (monşer) diplomatlarca kapalı kapılar ardında yürütülen diplomasi giderek demokratikleşerek, aktivist vatandaşların, STK’ların, ülkedeki azınlık grupların, özel teşebbüslerin,  akademisyenlerin ve diğer aktörlerin de doğrudan katıldığı dış politika aktörleri haline getirmiş ve bu da dış politikayı değerler-tabanlı bir tartışma çerçevesine yerleştirmiştir (Nye, 1990, 2002, 2004).
·         Peter van Ham (2002:252) modern dünyanın güç ve jeopolitik paradigmalarının post-modern dünyanın imaj ve etki politikalarına evrildiğini söylemektedir.
·         Küçük ve orta boyuttaki devletler için kamu diplomasisi, kendi kaba güç kapasitelerini aşan uluslararası meseleleri şekillendirmenin ve kendi etkinliğini arttırmanın bir fırsatıdır.
·         Bu devletler için kamu diplomasisi fırsat olsa da mevcut literatür büyük güçlerin kamu diplomasisine odaklı bir şekilde ele alınmaktadır ve bu devletlerin kamu diplomasisi performansları pek göz önünde bulundurulmamaktadır.
·         Bu makalede aynı dış politika hedeflerine ancak farklı anayasal sistemlere sahip iki devlet, Kanada ve Norveç’in koordinasyon mekanizmaları vs. ele alınmaktadır.
·         Küçük ve orta ölçekli devletlere yönelik algılar genellikle yetersiz bilgi ve önyargılar etrafında şekillenmektedir. Bu büyük devletlerin küçüklere bakışında olduğu gibi, küçüklerin de birbirlerine bakış açısında bu şekildedir. (1990’larda bir Avusturya gazetesi kamuoyu yoklaması ile Viyana, Prag’ın doğusunda mı batısında mı yer alıyor sorusunu yöneltmiş ve cevap doğu olmasına rağmen insanların çoğunluğu batısında cevabını vermiştir.)
·         Büyük güçlerin kamu diplomasisi genellikle oluşmuş olan algıları değiştirmek ve yeniden markalaştır (rebranding) yapmak üzerine odaklanmıştır. Ancak, Norveç gibi küçük ülkelerin meselesi görülür olabilmektir (bu bakımdan dikkat çekmeye çalışırlar). Bu bakımdan major power ve small power devletlerin kamu diplomasisinde ayrışma görülmektedir.
·         Büyük devletler ile küçük devletlerin kamu diplomasisi, imaj ve mesajların büyüklük ve genişliği noktasında da farklılık göstermektedir. Büyük devletleri genel ölçekli kültürel alanlar ve uluslararası mesajlar içeren kamu diplomasisi yapsa da küçük devletler belirli niş alanları etrafında dar kapsamlı ve kısa mesafeli kamu diplomasisi yürütmektedirler.
·         Norveç, peace-broker (barış arabulucusu) alanında; Kanada da kendini tanıtma adına bir şeyler yapıyormuş.Kanadalılar kendini farklı görüyorlar ve bu şekilde de kendilerini tanıtmak istiyorlar.

·         Küçük devletlerin kendilerini insani meselelerle ilişkilidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Son Yayın

Kamu Diplomasisi: İnsani Diplomasi, Küresel örnekler ve Türkiye

İNSANİ DİPLOMASİ Fatih BAYEZİT Yazarlar: Alan Henrikson; Jozef Batura, Ahmet Davutoğlu, Mehran Kamrava, Fuat Keyman, Reşat Bayer D...