1945 – 60 YILLARI ARASI TÜRK DIŞ POLİTİKASI


1945 – 60 YILLARI ARASI TÜRK DIŞ POLİTİKASI 

* Fatih Bayezit, PhD, Y.U.

  1. Uluslararası Ortam ve Dinamikler
  • Avrupa II. Dünya Savaşı sonrasında kendi başına bir dünya sistemi olmaktan çıktı ve alt sistem haline geldi.
A) İki Kutuplu Sistem

Bu dönemdeki gelişmeleri üç açıdan izlemek mümkündür;
1) Siyasal: O zamana kadar ki uluslararası örgütlerin en büyüğü Birleşmiş Milletler 1945 yılında kurldu ancak örgütteki uluslararasılık sadece Genel Kurul için geçerli oldu ve Güvenlik Konseyi büyük devletlerin özellikle de Amerilka Birleşik Devletlerinin lehine BM dengelerini oluşturmaktaydı.
2) Askeri: Avrupa’da Nazileri ve faşistleri yenen Avrupa’nın kendisi değil ABD ve SSCB oldu. Bu yüzden bundan sonraki yıllarda Avrupalı devletler bu ikisi etrafına kümelendiler ve özellikle 1947’den başlayarak şiddetli bir Soğuk Savaş dönemi yaşandı.
3) Ekonomik: ABD’nin Bretton Woods’da toplandığı konferans sonucu IMF ve Dünya Bankaları kurulmuş ve uluslararası ekonomiyi kapitalist ülkelerin denetiminde yürütme işlevlerini yükümlendi. Burada sistemin birinci ayağı olan IMF’nin görevi ‘borçların zamanında ödenmesini gözetmek’, ikinci ayak olan Dünya Bankasının görevi ise ‘yapısal uyumu’ sağlamaktı.
B.Woods sistemi ABD’yi 1971 yılına kadar uluslararası ekonominin tartışasız lideri konumuna tutmuştur.

B) Doğu Bloku

Rusya’nın güvenlik endişeleri

- Rus ülkesi 1812’de Fransa, 30 yıl içinde de iki kez Almanya tarafından işgal edilmiş, üstelik 1917’den sonra çıkan iç savaşta da Batılı devletler doğrudan fiili kuvvet uygulamış ve II. Dünya Savaşı’nda da iki cepheyi geciktirerek Rusya’nın yıpranmasına neden olmuşlardır.

Doğu Avrupa

-
 Düşünülenlerin aksine Doğu Avrupa’da kurulan Komünist rejimler SSCB tarafından değil, yerli komünistler tarafından kurulmuştur. Kendi ülkelerindeki burjuvazinin ve aristokrasinin savaştan kaçması veya düşmanlarla işbirliği içinde olmaları sonucu Doğu Avrupa’da komüsist partiler kendi parlamentolarında ağırlık kazandılar ve diğer parti liderlerini tasfiye ettiler. Daha sonraları SSBC bu ülkelerdeki komünist liderleri Moskova etkisi altına almış (1948’den sonra) ve bu ülkeleri uydulaştırmıştır. Bu ülkelerin Moskova’yla ideolojik birliklerini sağlamak üzere Kominform, Komintern ve COMECON kurulmuş ve SSCB etrafında bir güvenlik çemberi oluşmuştur.

C) Batı Bloku

1- Amerika Birleşik Devletleri

Amacı
* SSCB’ye Batı Avrupa’yı kaptırmamak
Savaş sonrasında enkaz haline gelen ve iyi bir pazar olan Batı Avrupa’ya yönelik Türkiye ve Yunanistan’ın Sovyet tehditlerini de kullanarak girişimlerini arttırmıştır.

Yöntemleri
ABD 1823 Monroe Doktrininden bu yana karışmaktan resmen kaçındığı Avrupa politikasına topyekun bir mudehale için 3 ana yöntem kullandı.

1 – Psikolojik Hazırlık


Amerikan halkı kendi içine kapalı olmaya alışkındı ve II.Dünya Savaşı’na girilmesi açısında halkı ikna ve tahmin eden olay ABD topraklarına yapılan Pearl Harbour baskınıydı. Şimdi de Avurpa politikalarına müdehale için halkın ikna edilmesi ve Senato Dışişleri Komitesi Başkanı A. Vandenberg halkın korkutulması gerektiğini söyledi. Hem ABD’de hem de tüm Dünya’da bir Komunizm korkusu yayılmalıydı. Aynı zamanlarda Senatör J.R. McCarthy ABD Dışişleri Bakanlığı’nda 205 kişinin komünist olduğunu açıklaması ve bir çok kişinin bu gibi baskı ve suçlamalarla işlerinden edilmesi ve soruşturmalar geçirmesi bu psikolojik süreçte etkili oldu.

2- Askeri Yöntem

* ABD ilk olarak en acil gördüğü Truman Doktrinini ilan etti. (12 Mart 1947- Türkiye 100 bin $, Yunanistan 300 bin $ lık askeri yardım.)
* Containment (çevreleme) politikası gereği Doğu Bloku ABD önderliğinde kurulan askeri ittifaklarla çevrildi.
* Daha sonra Roll-Back (püskürtme) politikası hayata geçirildi ve Sosyalizmin SSCB sınırlarına geri itilmesi amaçlandı.

3- Ekonomik Önlemler

* 1949 Yılında ABD Kongresi ‘İhracatı Denetleme Yasası’nı kabul ederek Sosyalist Bloka karşı geniş kapsamlı bşir ambargo başlattı.
* NATO ülkeleri ve Japonya da bu ambargoya katıldı ve ambargo yüzünden 1952-54 döneminde Dünya ticaretinde dolaşan malların yarısı yasak listesine alınmıştı.
* Ambargo sonuç olarak blok içi ticareti arttırmış ve iki blokun ekonomik olarak da birbirlerinden bölünmesine neden olmuştur.
* ABD’nin en önemli ekonomik girişimi ise Marshall Planı oldu. Marshall yardımı 3 amaca yöenlik oldu,
a) Batı Avrupa’yı kalkındırarak dünya ticaretine katmak
b) Yardım alan ülkelerin ekonomilerini denetlemek
c) ABD ekonomisi canlandırmak ve mallarına pazar sağlamak

Marshall Planı
Kredilendirmesi
İşleyişi
- Faiz %2.5
- 15 Yıl geri ödemesiz
- 44 Yıl vade
Yardımı alan ülke;
- İsteklerini ülkesindeki Amerikan Yardım Heyetine bildirecek, bu istekler Washington’daki Ekonomik İşbirliği İdaresine iletilecektir. İdare talepleri uygun görürse Amerikan iç pazarından temin ederek Amerikan gemileri ile Avrupa’ya nakledecektirs.
- Yardımın hangi alanlarda kullanılacağı ABD’ye danışılarak kararlaştırılacak.
- ABD tarafından verilen kredilerin ulusal para cinsinden karşılığı Merkez Bankalarında ABD adına bir hesaba yatırılacak ve bu fonun kullanımı da ABD kontrolünde olacaktır.

2- Batı Avrupa

Batı Avrupa’nın başarısında üç önemli öğe bulunmaktadır
.
a) Daha önceden çok sağlam uygarlığı, sanayi geleneği ve nitelikli insan gücü bulunan Avrupa Marshall Planı sayesinde kısa sürede kendini toparlaması.
b) 20. Yüzyılın ikinci yarısında ulus-devlet anlayışını 19. yüzyılın değişen düzeninden güncelleyerek sosyal güvenlik devlet anlayışına geçmeleri.
c) Yeni oluşan ulus-devletin kıta çapında işbirliğiyle ayakta kalabileceğini görmesi ve Avrupa Bütünleşmesi denilen büyük birlik hareketini başlatması.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin karşısına çıkan uluslararası ortam ile ABD ve Batı Avrupa modelleri bunlar oldu.

2. İç Ortam ve Dinamikler

A) Ekonomi
Bu dönemde göze çarpan ekonomik unsurlar şunlardır;
a- 1930’dan beri (1938 hariç) her yıl fazla veren dış ticaret bilançosu, ilk kez 1047’de 21.3 milyon dolar açık verdi. Bu açık 1960’da 147,4 milyon dolara ulaştı.
b- DT/GSMH oranı 1952’ye kadar arttı ancak 1954’ten sonra düşmeye başladı.

Dışa Hesapsız Açılma Yılları : 1946 -53

* II.Dünya Savaşı sonunda Türk ekonomisi birdenbire dışa açılmıştır. Bunun nedeni;
- Marshall Planı (1948)
Marshall Planının amacı Batı Avrupa’yı dünya ekonomisine entegre etmek ve Türkiye’yi de Batı Avrupa’nın gıda ve hammadde sağlayıcısı haline getirmekti. Marshall Planı kredileri kullanılarak tarıma büyük yatırımlar yapıldı.
- Yeni alanlar tarıma açıldı.
- Yeni tarım makineleri alındı. 1945’te 1000 adet olan traktör sayısı, 1955’te 40.000’e çıktı.
- Demiryolu yapımları durduruldu ve iş makineleri getirilerek karayolu ve liman inşaalarına başlandı.
- ABD Ordusunun üs olarak kullanacağı tesisler yapıldı.
- Sanayileşme terk edildi.
- Bütün bunların sonucu olarak tarımsal üretim büyük artış gösterdi. Kişi başına geliş 1950-53 arasında %28 arttı.

Hesapsız Açılmanın Sonucu

* 1954’ten sonra ekonomide olan ciddi bozulmanın nedenleri;
- Havaların kötüye gitmesi sonucu tarımsal üretimin düşmesi
- Avrupa’nın kendini toparlaması sonucun kendi tarım ürünlerini de üretmeye başlaması
- Kore Savaşı’nın bitmesi (Kore Savaşı pamuk fiyatlarını ve ihracatını arttırmıştı.)
- Hesapsız harcamalar ve para basılmaları yüzünden enflasyonun artması
- İthalat artışı ve tarıma sübvansiyonlar yüzünden artan dış ticaret ve bütçe açığı
- Ayrıca 1946’da Recep Peker hükümetini IMF’e üye olabilmek adına doları 1.28 TL’den 2.80 TL’ye çıkarması sonucu ilk büyük develüasyonun dış borcu arttırmasının etkileri
- Marshall Planı sanayileşme istemediğinden üretime girdi sağlayacak cinsten yatırım mallarının ithal edilmemiş olması.
- Sonuç olarak TL’de enflasyom önü alınamaz hale geldi.

Kötü Borçlanma Yılları

Dönemin başında Türkiye, IMF’den 355 milyon dolar çekmiş ve DB/GSMH oranı %7.42 gibi kabul edilebilir bir düzeydeydi. Ancak 1950-54 arası;
*bol miktarda para basılması,
*ithalatta serbestleşmenin yıkıcı etkileri,
*savaş döneminde birikmiş döviz rezevrlerinin 1.5 yılda harcanması,
*girdi eksikliği,
*yağışların durması sonucu tarımın gerilemesi ile Türk ekonomisi büyük bir darboğaza girdi.

+ 1954’te IMF enflasyonist polikitayı durdurmak ve dış ödeme açıklarını kapatmak için develüasyon önerdi. Seçim arefesinde ve seçimlerden sonra da Başbakan Adnan Menderes bu öneriyi kabul etmedi.
+ 1957 Yılına gelindiğinde devlet o dönemin ifadesiyle ‘Bir nal çivisi bile ithal edemeyecek’duruma geldi.
+ 1958 yılında hükümet IMF’ye ilk niyet mektubunu verdi ;
-1957’de 2.80 TL’den 6 TL’ye çıkarmayı reddettiği doları develüe ederek 9 TL’ye çıkardı.
- 600 milyon dolarlık borç ertelendi ve 250 milyon dolarlık yeni kredi sağlandı.
- Para basımı denetime alındı
- Vergiler arttırıldı
+ Bundan sonra önlemler IMF reçetesi adı altında Türkiye’de yıllarca duyuldu. O dönemde Menderes hükümetinden istenenler (Para basımının durdurulması, orta vadede devlette memur sayısının azaltılması, yolsuzlukla mücadele için yargı reformu yapılması vs.) 1854’te Osmanlı’nın İngiltere’den borç istemesi üzerine İngiliz bankalarından para verilmeden önce gelen İngiliz heyetinin görüşleriyle aynıydı.
+ Menderes 1958 bunalımını aştı ancak 1958’de IMF’e verdiği sözleri tutmadı ve Türkiye böylelikle IMF tarihinde borç kotasını aşan ve borçlarında erteleme talep eden ilk ülke olmuştur.
+ Bu dönemde dış borç alımları nitelik değiştirmiş ve Osmanlı’nın son dönemlerindeki gibi borç kapatmak için borç alınır hale gelinmişti.
+ Tarımın durması sonucu binlerce traktör tarlalarda terk edildi (yedek parça ithal edilemiyordu.) ve köylerden şehirlere göç başladı.

B) Siyaset

Dönemin siyasal ortamı oldukça hareketli ve karmaşıtır.

- Türkiye Sovyet notalarına 22 Ağustos ve 18 Ekimde kesin ret cevabı verdi. (Batı dünyasından destek bekleniyordu.)
- Birleşmiş Milletler’e kurucu üye olabilmek için 23 Şubat 1945’TE Almanya ve Japonya’ya savaş ilan edildi. Bu olaydan sonra siyasal ortam iki kanalda gelişti;

A- Ekonomide ve Siyasette Libarelleşme
B- McCarthycilik ve Dinsel Tolerans
7 Ocak 1946- Milli Kalkınma Partisi’nin ardından Demokrat Parti kuruldu.
4 Aralık 1945- Tan Gazetesi ile solcu kitap satan yayınevleri tahrip edildi.
15 Şubat 1946 – otomobil ithalatına izin verildi.
15 Aralık 1945 – Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesin’den 4 Öğretim üyesi bakanlık emrine alındı.
11 Mayıs 1946- CHP tüzüğünden ‘Milli Şef’ ünvanı kaldırıldı.
11 Aralık 1946 – TBMM’de üniversitelerdeki sol akımların önlenmesi istendi.
12 Haziran 1946- Üniversitelere özerklik verildi.
27 Ocak 1947 – Okullar dışında din eğitmi kabul edildi.
11 Mart 1947 - IMF ve Dünya Bankasına üye olundu.
17 Nisan 1947 – Eski M.E.Bakanı H.Ali Yücel’e Komünist olduğu iddiasıyla dava açıldı ve CHP eski bakanına sahip çıkmadı.
12 Temmuz 1947 – Muhalafet partilerine eşit muamele sözü verildi.
23 Aralık 1947 – Yanan MEB binasını solcuların yaktığı ileri sürüldü.
13 Kasım 1947 - CHP Kurultayında devletçilik ve laikliğin daha yumuşak yorumlanması kararlaştırıldı.
26 Ekim 1951 – Büyük komünist tutuklamaları yapıldı.


C) Dönemin Dış Politikası

Savaş sonrası yanlızlık yaşayan Türkiye, tehditler algılarken iç ve dış politikasını Batı’ya paralel hale getirmiştir.
- Yunanistan’ın politik hamleleri takip edilmiş ve NATO gibi askeri ittifaka itiraz edilmeden üye olunmuştur.
- Kore’ye asker gönderilmesi NATO’nun kapılarını açan anahtar olmuş ve bu dönemde itiraz sadece Kore’ye gönderilen askerler için önceden TBMM’den bir onay alınmaması olmumuştur.
- Nato ve Kore’den sonra alınan dış politika kararları gittikçe kötüleşen bir ekonomik ve siyasal ortamda alındı;

+ Daha önce Arapların yanında yer alan Türkiye, 1948’de Filistin Uzlaştırma Komitesine olumlu oy verdi.
+ 1948’de bir ABD vatandaşı Fener Rum Partikliğine getirildi.
+ 1949’da Asya Devletleri Kongresi’nde katılınmadı.
+ 1950’den itibaren Kıbrıs’ta İngiltere’yi destekledi.
+ 1954’ten itibaren Cezayir sorunun BM gündemine alınmasın oy verildi.
+ 1955’te çoğu Arap devletinin düşmanlıkları göze alınarak Bağdat Parkı kuruldu.
+ 1956’da Süveyş bunalımında İngiltere ve Fransa desteklendi.
+ 1958’de Beyrut’a asker çıkarması için ABD’ye NATO üsleri kullandırıldı.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ve NATO’YLA İLİŞKİLER

I) Türkiye’de Çok Partili Döneme Geçerken ABD ile İlişkiler

A) Savaş Sonrasında Türk Boğazları ve ABD

1945 Potsdam Konferansı öncesinde 29 Haziran 1945’te ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından ABD Başkanı Harry Truman’a sunulan bir brifing belgesinde Türkiye için şu ifadeler kullanılmaktaydı.

İnsanların özgürce istedikleri siyasal, ekonomik ve toplumsal sistemi seçmeleleri
Kapitalist söylem
Ticarette fırsat eşitliği
Basının haber alma ve verme özgürlüğü
Siyasal liberalizm
Amerikan eğitim kurumlarının faaliyetlerine devam etmesi
Dünya pazarına hakimiyet hedefleyen emperalist söylem
Amerikan vatandaşlarının haklarının korunması
  • ABD Karadeniz ve Boğazların tek başına SSCB’nin egemenliği altına girmesinden endişe ediyordu. 19 Mart 1945 Rus notası ve 7 Haziran 1945 Molotof – Sarper görüşmesi sonunda çıkan SSCB’nin Türkiye’den toprak talepleri ABD açısında sorun oluşturmamaktaydı.
  • Potsdam Konferansında Boğazlar konusu ele alındı ve ABD ve SSCB’nin oturarak bir masada Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni yeniden güncellemeleri kararı ağırlık kazandı. Bunun üzerine Türkiye güncelleme olacaksa bunda ABD yanlısı tavır takındı ve Boğazlardaki geçiş serbestisinin ve Boğazların güvenliğinin ABD garantisinde olması gerektiğini Washington ve Londra’ya gönderdiği notalarla belirtti.
  • Türkiye verdiği notada SSCB tehditlerine de İngiltere ve ABD’nin son vermesini talep ediyordu. SSCB girişimleriyle İran’da Muhtar Azerbaycan Cumhuriyeti ve Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kurulması sonrası ABD, SSCB’nin kendi çıkarlarına ters hareket ettiğini kabul etmiş ve bundan sonra Türkiye yanlısı tavır takınmıştır.
B) Missouri’nin Ziyareti ve Türk Amerikan Yakınlaşması

- 16 ay önce ölen Washington Büyükelçisi Münir Ertegün’ün cenazesini getiren Amerikan zırhlısı Missouri 5 Nisan 1946’da Dolmabahçe önüne demirleyerek SSCB’ye Boğazlardaki statünün kendi rızası olmadan değiştirilemeyeceği mesajını vermişti.
- 7 Mayıs 1946’da yapılan bir anlaşmayla ABD Türkiye’ye II.Dünya Savaşı sırasında verdiği borçların tamamını sildi.
- Bu dönemde ABD ile Türkiye arasında bir başka ifade ile ‘love affair’ başladı.

B) Truman Doktrini

1947 Yılı başlarında Türkiye’nin stratejik önemine rağmen İngiltere, Türkiye’ye yaptığı geleneksel askeri ve ekonomik yardımı kesme kararı verdi. İki ayrı memorandum ile İngiltere, ABD’ye Türkiye ve Yunanistan’a yaptığı askeri ve ekonomik yardımı kesmeyi ve Yunanistan’daki askerlerlerini de geri çekmeyi planladığını bildirdi. Bunun üzerine ABD Cumhurbaşkanı’nın dış politika danışmanı olan George F. Kennan 1947 baharında İngiltere’nin Yakın ve Orta Doğu’dan çekilmesi ile oluşacak boşluğu ABD’nin doldurmasını teklif etti. Truman Doktrini’ne kadar Yunanistan kendi iç çatışmalarını sona erdirebilmek adına ABD ve İngiltere’den yardımlar almasına karşın Türkiye bu süreçte ‘Sovyet Tehtidi’ne karşı yanlız başınaydı.
* Yunanistan’daki iç durumun giderek kötüleşmesi ABD dış politikasındaki bu dönüşümün nedeni oldu. Yunanistan’da hükümet zayıf, ülkede enflasyon aşırı boyutlarda, grevler, isyanlar ve toplum korku içinde yaşamaktaydı.
* Yunanistan’da komünist gerillanın başa gelmesini engellemek amacıyla ABD ve İngiltere askeri harekatı bile göze almıştı. Bunu o dönemi izleyen ABD komisyonunun 1947 yılında Washington’a gönderdiği raporda görmekteyiz.
* İlk planda ABD için önemli olan Türkiye’nin savunulması değil Avrupa’nın geleceği idi. Başkan Truman için önemli olan Yunanistan’daki iç savaşın bitirilmesi ve Avrupa’nın güvenliğinin sağlanmasıydı.
* Truman Doktrini’nin esas amacı Sovyet yayılmacılığını önlemekteydi.

Türkiye Açısından Truman Doktrini Çerçevesinde Amerikan Desteğinin Gerekliliği

Türkiye için Amerikan yardımı için duyulan ümidin altında yatan nedenlerden bazıları şunlardı;
    • II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’ye yönelmiş olan Sovyet tehtidinin yok edilmesi.
    • Ülkenin gelişimi için yabancı sermayenin gerekli olduğunun tesbit edilmiş olması
    • Savaş sonrası ülkede ekonomik zorluklar
Truman Doktrini’nin Açıklanması

12 Mart 1947’de Başkan Truman, Kongrede yapmış olduğu konuşmasında Türkiye ve Yunanistan için öngörülen yardım programının onaylanmasını istiyor aksi halde bu devletlerin demokratik batı için bir kayıp olacağını söylüyordu.
Truman yardımında Türkiye ve Yunanistan için toplam 400 milyon dolarlık ekonomik yardımın yanısıra askeri ve sivil danışmanların bu ülkelere gönderilmesine karar veriliyordu.
Truman Doktrininde asıl amacın bu ülkelerin Sovyet tehtidine karşın güvenliği olduğundan özellikle Türkiye’nin askeri gücünün arttırılması gerekiyordu.
Truman Doktrini’nin Türkiye açısından önemi


· Türkiye’nin güvenliği açısından Sovyet tehdidine karşı önemli bir adım teşkil etmekte;
· Türkiye, bundan sonra dünya barışının korunması için daha aktif bir politika izleyebilir;
· Türkiye’nin II.Dünya Savaşı galibi süper güçten askeri yardım alması Türkiye’nin takip ettiği siyasetin başarısı olarak değerlendirilmiştir.

Kongre’de ‘Yunanistan ve Türkiye’ye Yardım Yasası’ adıyla yasalaşan Doktrin 22 Mayıs 1947’de Başkan Truman’ın onayıyla yürürlüğe girmiştir.

Türkiye’ni Truman Doktrini’ni Kabul Etmesinin Nedenleri

· Türkiye, yinelenen Sovyet tehditleri sonrası endişeye ve yalnızlık hissine kapılmıştı ve Truman Doktrini ABD ile ittifaka girilmesinin yolunu açıyordu.
· Türkiye, II.Dünya Savaşı’na girmemesine rağmen ekonomik olarak darboğazdan geçiyordu. Türkiye 245 milyon dolarlık döviz ve altın rezervine sahipti ama bunu Sovyet tehditlerine karşı bir güvence olarak tutuyordu.
· II.Dünya Savaşı askeri alanda yeni teknolojilerin kullanıldığı bir savaş oldu. Ancak Türk ordusu kendini yenileyememiş ve hala süvari ve piyade yapılanmasını sürdürüyordu. Savaş sırasında Amerika’dan alınan 95 milyon dolarlık yardımlarla ordu biraz modernize edilmişti ancak Truman yardımlarıyla ordunun modernleşmesinin devam etmesi gerekmekteydi.

Türk Dış Politakası Açısından Truman Doktrini’nin Etkileri

Türkiye’nin Sovyet tehdidi ile karşı karşıya kalması (1945-46) ve Truman Doktrini’nin açıklanması (1947), bu tarihten itibaren Türk dış politikasının felsefesini, Batı ile çok sıkı ilişkilere dayanmaya zorlamıştır. Bu nedenle Türkiye için temel hedef Batının öncülüğünde kurulan tüm siyasi, askeri ve ekonomik organizasyonlara üye olmaktı.
SSCB’nin bölgedeki politikasını değiştirmesi üzerine, İngiltere Yakın Doğu’daki çıkarlarını savunmayı büyük bir inatla sürdürürken bir yandan da Türkiye’ye ekonomik baskı uyguluyordu.

SSCB’nin Yakın Doğu’daki yayılmacı politikasını sona erdirmesinin nedenleri (1947)
· Türkiye’deki gelişmeler
· İran’da Musaddık Hükümeti tarafından yaratılan anarşi ortamını etkilemeyeceğini anlamış olması

Truman Doktrini’nin Sonuçları

* Truman Doktrini ile Türk siyasetinde çılgın bir Batıcılık, ve Batı destekçiliği başlamıştır.
* Kendi coğrafyasında cereyan eden İsrail - Arap anlaşmazlığında, tüm coğrafyada batı düşmanlığı başgöstermesine rağmen Türkiye’de bir İsrail yandaşlığı başlamıştır. Önceleri bağımsız bir Arap Devleti kurulmasından yana olan Türkiye zamanla İsrail yandaşı olmuş ve İsrail’in kurulmasından 9 ay sonra resmen tanımış ve Türkiye’de bulunan Yahudileri İsrail’e göç etmelerine izin vermiştir.
* Yine aynı şekilde Asya ve Afrika’da bağımsızlıklarını kazanan yeni devletlere karşı Türkiye olumsuz tavır takınmış ve birçoğuna siyasi destek vermemiştir. Böylece Aysa ve Afrika ülkerleri ile kurulması gereken diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler daha başlamadan sona ermiş oluyordu.
* Türkiye silahların modernizasyonu için de hem ekonomik hem de siyasal olarak dışa bağımlı hale geldi.
* ABD’yle ters düşülmesinden endişe edilerek bu dönemde resmi ideolojiye ters düşenlere ve sol görüşlülere yönelik baskılar arttı.
* Türkiye’de nispeten demokratikleşme hareketleri görüldü:
- İsmet İnönü, tarafsız cumhurbaşkanı olmak için CHP’den istifa etti.
- Ordu, hükümetin tam yetkisi altına girdi ve 1949 yılında TBMM, bütün ulusal güvenlik birimlerini Milli Savunma Bakanlığı’na bağladı.
* Ticari olarak da bazı Türk girişimciler Amerikan firmaların temsilciliklerini alarak bugünkü otomobil ve beyaz eşya üretiminin öncüleri oldular.
* Tüm Türkiye’yi Amerikan tarzı yaşam sarmış ve heryerde Amerikan filmleri, kitapları, çizgi romanları dolmuştu.

C) Marshall Planı

Planın Nedenleri ve Oluşumu

· Avrupa’da yıkım sonucu oluşan kaos ve SSCB’nin Avrupa’da yükselişi.
· Avrupa’nın maddi ve manive olarak güçlendirilmesi ve ekonomik, siyasal ve kültürel bir birliktelik oluşturularak Sovyet tehtidinin durdurulması
· Avrupa’da alım gücünün sıfırlanmasının Amerikan ekonomisine olumsuz yansıması, ve Avrupa’nın yeniden güçlü bir pazar haline getirilmek istenmesi
· 12 Temmuz 1947’de Paris’te biraraya gelen Avusturya, Danimarka, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Luksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre, Türkiye, İngiltere ve Fransa temsilcileri Avrupa’nın ihtiyaçlarının belirlemek ve karşılamak için ABD’nin de istediği biçimde Avrupa Ekonomik İşbilirği Konferansı’nı kurdular

Türkiye ve Marshall Planı

- Türkiye Paris’te savaş sırasında kesintiye uğrayan ekonomik kalkınma planının tekrar uygulayabilmesi için 650 milyon dolarlık bir yardıma ihtiyacı olduğunu belirtti. Bu istek sonuç raporunda yer aldı. Ancak raporu inceleyen ABDli yetkililer tarafında bu kabul görmedi. Türkiye’nin rezevleri ve ekonomik durumu diğer 15 Avrupa ülkesine göre daha iyidi. Ayrıca Türkiye savaşa katılmamış ve finansmanı da kendi ülkesine kullanacağını belirtmişti.
- ABD raporuna göre Türkiye’ye biçilen görev Avrupa ülkelerine hammadde ihraç etmekti. Türkiye’ye sadece kısa vadede Türk ekonomisinin mevcut düzeyinin korunmasına yardımcı olacak mamul maddeler gönderilmesi düşünüldü ve Türkiye’ye madencilik sektöründe kullanılacak kamyon, elektrik malzemeleri, petrol ürünleri ve kereste şeklinde 58 milyon dolarlık bir yardım öngörülmüştü.
- Türkiye bunun üzerine iktisadi olarak kendisini yanlız bırakan ABD’nin siyasal olarak da yanlız bırakabileceğini düşündüğünden doğrudan Amerikan Hükümetine başvurularak Marshall Planı’na Türkiye’nin de dahil edilmesini talep etti.
- ABD, Türkiye’nin plan içine alınabilemesi için kalkınma planında Marshall Planına uygun değişiklikler talep etmekteydi. Buna göre Türkiye artık Avrupa’nın hem hammadde hem de tarımsal gıda deposu haline gelecekti.

Yardımların Kullanılışı ve Sonuçlar

Marshall Planı çerçevesinde Türkiye’ye 1948 – 52 yılları arasında 352
milyon dolar tutarına yardım yapıldı.
* 172 milyon dolar doğrudan yardım (sadece Amerikan pazarından mal satın alınması için verildi)
* 177 milyon dolar dolaylı yardım (OEEC Ülkelerinden mal satın alınması için verildi)
* 84 milyon dolar borçlanma
* 73 milyon dolar hibe
* 17 milyon dolar şarta bağlı yardım
- Türkiye’ye gelen Amerikalı uzmanların görüşleri çerçevesinde yardımların %60’ı tarım alanlarında kullanıldı.
- Türk tarımı Marshall planı sayesinde çok gelişti.
- Tarım aletlerinin yurtdışından alınması sonucu, petrol ve yedek parça konusunda dışa bağımlılık arttı.
- Amerikalı teknik uzmanların girişimiyle 1949 yılında Karayolları İdaresi kuruldu ve karayolu yapımların abüyük önem verildi.
- Karayollarının gelişmesiyle Türkiye’ye ithal edilen otomobil ve dolayısıyla petrol ihtiyacı arttı.
- Türkiye sadece Marshall Planından faydalanmamış aynı zamanda kendi kaynaklarını da hem Amerikalı uzmanların öngördüğü şekilde yönlendirmiştir.
- Türk ekonomisinin temel hedeflerinin Amerikalılar tarafından belirlenmesi sonucu 1950lelerin başından itibaren Türkiye her alanda dış bağımlı bir hal alırken Marshall Planı bu sürecin kilometre taşı olmuştur.

II) Demokrat Parti Dönemi I (1950 – 55)

A) Türkiye’nin NATO’ya Girişi

NATO’ya Duyulan İlginin Nedenleri

a- 1945 Sovyet tehditlerinin getirdiği şok durumu, Truman Doktrini ve Marshall planıyla ABD ile sağlanan iktisadi yakınlaşmanın askeri müttefikliğe dönüşmesi talebi ve II.Dünya Savaşı sonunda hissedilen yalnızlık
b- NATO’ya üyelik, Batıcılığın bir unsuru olması
c- ABD’den alınan ekonomik ve askeri yardımlarda azalma olmasının getirdiği korku
d- Türk aydınları ve kamuoyunun NATO’ya katılma gereklililğine inanmaları

Üyelik için CHP Dönemindeki Çabalar

- Brüksel Antlaşması’na davet edilmeyen Türkiye, bu anlaşmanın Kanada ve ABD’nin de katılımıyla genişleyeceğini duyması üzerine kurulacak olan örgüte katılmak isediğini sık sık dile getirmeye başlamıştı. Başbakan Hakan Saka ‘ Türkiye ABD’nin müttefikten de öte müttefikidir.’
- Şubat 1949’da Avrupa Ekonomik İşbirliği Konferansı’nda Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak Türkiye ‘nin NATO’nun dışında kalması durumunda İtalya, Fransa, Yunanistan ve İngilitere’yi içeren bir Akdeniz partı kırılması fikrini ortaya attı.

Kore Savaşı ve Türkiye’nin Kore’ye Asker Göndermesi


* BM’nin Kore’ye asker gönderme kararı alması üzerine 25 Temmuz 1950’de TBMM ve Muhalefete danışılmadan Türkiye Kore’ye 4500 asker gönderileceği kararı aldı.
- Muhalefete göre bu bir anayasa ihlaliydi çünkü 1924 anayasasına göre (26.Madde) TBMM onayı alınmadan hiçbir ülkeye savaş açılamazdı. İktidar ise bunun bir savaş açma olmadığını iddia ediyordu.
* Kore’ye asker gönderme kararının alınmasından bir hafta bile geçmeden (1 Ağustos 1950) Türkiye NATO’ya ikinci kez üyelik başvurusunda bulundu. Ancak ABD Genel Kurmayı Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya alınmasının örgütün gelişimini olumsuz etkiyeceği raporda vurgulanmış ve başvuru reddedilmiştir.
* Türkiye ABD’den sonra Kore’de en çok asker bulunduran ikinci ülke olmuştur. Zamanla Türkiye’nin asker sayısı 6 bini bulmuştur.
* Muhalafet başlarda itirazlarına rağmen savaş esnasında Türk askerlerine destek konusunda hükümetle birlikte hareket etmiştir. Bu süreçte ülkede büyük bir birliktelik gözlenmiştir.
* Türkiye ilk defa Misak-ı Milli sınırlarının dışına asker göndermiştir.

Türkiye’nin NATO’ya Alınması

15 Mayıs 1951’de ABD müttefiklerine Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya alınması gerektiğini söyledi. Değişen dünya koşullarında ABD’nin endişeleri etkiliydi.
- SSCB’nin Yugoslavya’yı Komünform’dan atması ve Yugoslavya’nın SSCB’nin bir hedefi haline gelmesi. Bu durumda oluşacak SSCB ilerlemesinin Türkiye ve Yunanistan üzerinden olacağının tahmin edilmesi.
- Eylül 1949’da SSCB’nin atom bombasına sahip olduğunu açıklaması ve ABD tarafından da artık nükleer tekelinin sona erdiğinin kabul edilmesi sonucunda herhangi bir saldırıya karşılık olarak ABD Türkiye ve çevre ülkelerden askeri üs talep etmiş ancak Türkiye NATO’ya üye olmadan üs vermeyeceğini açıklamıştır.
- Ayrıca Türkiye’nin Kore Savaşı’nda sergilediği üstün performans ve Kunuri Muharebelerindeki kahramanlıklar da Türkiye’nin Sovyet tehditlerine karşı yanlız bırakılmamasını düşündürmüştür.
- Türkiye ve Yunanistan 18 Şubat 1952’de NATO’ya üye oldular.


B) Amerikan Askeri ve Ekonomik Yardımları
ABD’nin Yardım Verme Nedenleri

Genel Nedenler
Savaştan sonra hızla oluşan iki kutuplu sistemde dünya politikasında etkinliğin arttırılmak istenmesi
* Uluslar arasındaki gelir dengesizliğinin artmaya başlaması ve ekonomik olarak zayıf ülkelerin sosyalizme eğilimlerinin ortaya çıkardığı endişe
Türkiye’ye Yapılan Yardımların Nedenleri
· NATO’nun Türkiye üzerinden yapılacak bir saldırıyla zarar görmesini engellemek
· Türkiye’de kurulan ABD üslerinin korunmasını sağlamak ve ABD’nin Orta Doğu politikalarının devamını sağlamak
· Türkiye’nin tarafsızlar bloğuna kaymasının önlemek
· Türkiye’nin siyasal ve ekononik istikrarının NATO ve ABD çıkarları için gerekli olması
Türkiye yardımlara paralel olarak dış özellikle de Amerikan yatırımcılarına ayrıcalıklar sağlamıştır.
Amerikalı işadamları ve iktsatçıların önerileri ile 6224 sayılı ‘Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’ (18 Ocak 1954) yürürlüğe konulmuş ve bu kanun ABD Dış Ekonomik Politika Komisyonu Başkanı Clarence B. Randall tarafından ‘Dünyanın en liberal yabancı yatırım kanunu’ olarak nitelendirilmiştir.
C) Türk Amerikan İkili Anlaşmaları

1950 – 55 Arası İmzalanan Önemli İkili Anlaşmalar
Ortak Güvenlik Anlaşması 10 Mart 1954

NATO Kuvvetler Statüsü Sözleşmesi 20 Mart 1954
-
 Türkiye’nin NATO’ya katılmasından önce NATO ülkelrei tarafından imzalandı ve Türkiye sonradan dahil edildi.
- Antlaşmayla ABD’nin Türkiye’de askeri tesisiler ve üsler kurması ve personle bulundurulması kabul edildi.


Askeri Tesisler Anlaşması 23 Haziran 1954
- Amerikan hava kara ve deniz kuvvetlerinin Türk topraklarını kullanmalarına izin verildi.
- Türkiye ile ABD arasında çok sayıda teknik antlaşma yapıldı. Hava teknik, muharebe elektronik ve atom tesisleri vs.

*Vergi Muafiyeti Antlaşması 24 Haziran 1954
- Ortak savunma için ABDlilerce yapılacak olan harcamalarda vergi alınmaması kararlaştırıldı.
- ABD personelimnden gümrük vergisi, nakliyet resmi, harc ve damga alınmaması, Amerikan tesislerinin de elektrik, havagazı, akaryakıt, PTT, içki, ve sigara vergilerinden de bağımsız oldukları kabul edilmiştir.

* Atom Enerjisi Anlaşması 10 Haziran 1955
- Türkiye, barışçıl amaçlarla nükleer tesisler kurabilecekti.
- Anlaşmanın 2. Maddesine göre zenginleştirilmiş uranyum Türkiye’ye ABD tarafından ‘ödünç’ verilecekti.

II) Demokrat Parti Dönemi II (1955 – 60)

Orta Doğu’da Türk Amerikan İşbirliği
Truman zamanında başlayan Soğuk Savaş 1952’de ABD Başkanlığına seçilen Dwight David Eisenhower zamanında iyice genişleyip şiddetlendi. Bu dönemde ABD Türkiye ile ilişkilerine daha fazla önem vermiş ve Orta Doğu’da Türkiye ile işbirliği içinde politikalar geliştirmeye başlamıştır.

4 yorum:

  1. Baskın Oran'ın kitabının güzel bir özeti olmuş açıkçası.

    YanıtlaSil
  2. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte Amerika – Rusya arasında gerginlikler baş göstermeye başladı. Bununla birlikte uzun yıllar süren ve birçok alanda teknolojik gelişmeye sebep olan soğuk savaş dönemi başladı. Kimi yandan ülkelerin birbiri ile rekabeti, birbirine zarar verme isteği amaçlı olsa da dolaylı yoldan insanlığa katkı sağladığını söyleyebiliriz. AYT Tarih Soğuk Savaş Dönemi konu anlatımı içeriğinde bunların hepsine değineceğiz. Tabi ayrıca AYT Tarih Soğuk Savaş Dönemi soru çözümü ile öğrendiklerimizi test ederek soru tiplerine bakacağız.
    Soğuk Savaş Dönemi Konu Anlatımı ve Soru Çözümü

    YanıtlaSil
  3. Elinize sağlık çok güzel özet olmuş

    YanıtlaSil

Son Yayın

Kamu Diplomasisi: İnsani Diplomasi, Küresel örnekler ve Türkiye

İNSANİ DİPLOMASİ Fatih BAYEZİT Yazarlar: Alan Henrikson; Jozef Batura, Ahmet Davutoğlu, Mehran Kamrava, Fuat Keyman, Reşat Bayer D...